BEBEKLERDE OTİZM BELİRTİLERİ NELERDİR

Otizm, kişinin sosyal ve lisan yeteneğinin ya hiç gelişememesi ya da bu yeteneklerin kazanılmaya başlamışken üç yaşından önce kaybedilmesi halidir.

Üç yaşından sonra da bu yeteneklerin kaybedildiği durumlar vardır.

Otizm, tek başına ortaya çıkabildiği gibi, başka beyin hastalıkları ile birlikte de görülebilir. Kısacası otizm birden fazla sebeplerle ya da birden fazla şekillerde karşımıza çıkabilir. Çünkü insanın sosyal ve lisan yeteneğinin kaybedilmesine yol açan çok çeşitli sebepler vardır.

Otizm teşhisi her zaman önce anneler tarafından hissedilir yine anneler tarafından geciktirilir

Şöyle ki, anne ta yüreğinde bir şeylerin eksik olduğunu hisseder ama bunun ne olduğunu tam olarak ifade edemediği için hep kendinden şüphelenir. Bazı detayları abarttığını var sayar.

Annelerin "birşeylerin yolunda gitmediği" yolundaki kaygıları genellikle yakın aile çevresi tarafından ortadan kaldırılır. Aile çevresi sürekli " ailemizde falanca da böyleydi" diyerek annenin kaygılarını azaltmaya çalışır

Annelerin kaygılarını bertaraf eden diğer bir grup doktorlardır."Boşuna kaygılanıyorsunuz, çocuğunuz gayet iyi kilo alıyor işte bir sorun yok " derler.

Bütün bunlar aşırı vesveseli olduğunu düşünerek olayları abarttığını sanan annelerin bir süre rahatlamasına neden olur. Ancak gerçekte var olan hiçbir şey bizler onun olmasını istemiyoruz diye yok olmaz. Otizm varsa vardır ve gün olur reddedilemeyecek bir şekilde kendini gösterir. O zaman da iş işten çoktan geçmiştir.

Çünkü otizm sosyal ve lisan yeteneğinin bozulması ya da gelişememesi halidir. Lisan kişiden kişiye farklı zamanlarda geliştiği için aileler çocuklarının "bugün konuşacak" "yarın konuşacak"l arı beklentisini uzunca bir süre sürdürürler. Sosyalleşmeye gelince bazı çocukların bebekliklerinde uyumsuz ve huzursuz olup sonradan değiştikleri bir gerçektir. Kısacası otizmin belirtileri ateş, ishal, öksürük gibi anlaşılması kolay olmadığından teşhis gecikir.

Annelere çocuklarının ne zaman yürüdüğünü sorsanız %99'u hemen yanıt verebilir.
Ancak bebeklerinin ne zaman
"ilk defa gözlerinin içine baktığını",
"aguladığını",
"tel sarar yaptığını" sorsanız %99'u bu soruya yanıt veremez.
İşte sosyalleşme ve beraberinde lisan yeteneğinin gelişme adımları bunlardır. Maalesef gelişmenin en önemli adımlarındaki gelişmeler, bebek büyütmenin ona kilo aldırmak telaşı içinde olmanın dayanılmaz ağırlığı altında kaybolur gider.

Bu nedenle işe "Sosyal yetenek nedir?" sorusuna yanıt aramakla başlamak gereklidir. Sosyal yetenek; falanca kişi için 'o çok sosyal biridir,' derken kastettiğimiz şey midir?
İnsanoğlu ilk sosyalleşme adımını annesinin gözlerinin içine bakarak atar. Bir aylık bebeğin annesinin gözlerinin içine bakarak 'agulaması' hem sosyalleşme, hem de lisan gelişmesinin ilk belirtileridir. Bebek, çevresindeki uyaranlar arasından annesini şekli, kokusu, sesi ile seçebilir
Bebeğin annesinin yüzünü şeklen tanıyabiliyor olması biberonunu tanıyabiliyor olmasından çok farklıdır. Beynin yüz tanıma alanı ile yüz dışındaki vücut şekillerini ve cisimlerin şeklini tanıma alanları farklıdır.

Bir aylık bebek, anneden gelen ve beş duyuya hitap eden sinyalleri, çevreden gelen diğer sinyallerden ayırd edebilir ve bunlara ses çıkararak, mimik yaparak yanıt verebilir.

'Ses çıkarmak, mimik yapmak da bir şey mi?' diyenler, bunları yapamayanların farkında olmadan yaşayanlardır. Ne yazık ki, bu kişiler yapabildikleri her ince ayrıntının kendileri için ne büyük bir sevinç kaynağı olduğunu anlamadan yitip giderler.

"-Oğlumun gözlerinin içine baktıkça sanki o gözlerini benden kaçırıyor. Komşumun çocuğuna bakarken bu hisse kapılmıyorum. Aman canım biraz vesveseliyim galiba. Lohusalıktan olsa gerek." diyerek otizmin ilk belirtilerini gözden kaçıran annelerin sayısı az değildir.

Bebeğin yeterli göz temasının olup olmadığını, en iyi annesi değerlendirebilir. O nedenle, annelerin bu konuda en ufak tereddütleri varsa bunu hemen bir bilene danışmalıdırlar.
Sosyalleşmede en önemli adımlardan bir diğeri dokunulabilmektir. Bebek önceleri annesinin dokunmalarına ihtiyaç gösterirken, yabancıların dokunuşlarından rahatsız olur. Bu durum olması gerekendir. Aksi söz konusu ise bu normal değildir.

Bir anne "Bebeğimi kucağıma aldıkça ağlamaya başlıyor ve adeta beni itiyor" diyorsa, bu bir sosyalleşme sorununun varlığına işaret eden çok ciddi bir alarmdır.

Bir yaşına doğru bebek giderek yabancıların dokunuşlarına da alışmaya başlar. Bebeğin doktor kontrollerinde çılgınca ağlıyor olması bile bir sosyalleşememe sinyali olabilir.

Sosyalleşmenin bir diğer adımı taklit edebilmektir. Sekiz aylık bebeğe 'tel sarar' 'gel babası' 'bir bir' tekerlemeleri eşliğinde el hareketleri öğretilir. Bebek de bunu kendince taklit eder..

Sosyalleşmede bir sorun varsa bebek bu basit taklitleri yapamaz.. Erken taklit edilmeye başlanan hareketlerden biri öpücük vermek diğeri ise 'baş baş' yapmak, ya da hoşça kal anlamında el sallanmaktır. Çocuğum beni öperken öpücük sesi çıkaramıyor ama sadece dudaklarını değdiriyor, ya da beni koklar gibi yapıyor, diyorsanız; ya da el sallaması bir tuhaf ise yani elini sağa sola sallayacağı yerde aşağı yukarı ya da işte bir garip sallıyor diyorsanız bir sorun varlığını araştırmalısız. Bir türlü bebeğime 'tel sarar' öğretememiştim, diye ileriki yıllarda bu durumu hatırlamak yerine zamanında şüphelenebilmeyi öğrenmek daha önemlidir.
Taklit yeteneğinin ortaya çıkabilmesi için de çok iyi bir göz kontağına ihtiyaç vardır. Sekiz aya kadar göz kontağının yokluğundan şüphelenmemiş olan bir anne için bebeğinin taklit yeteneğinin ortaya çıkmaması göz kontağı yeteneğindeki eksikliği fark etmesi için yeni bir fırsattır.

İyi bir göz kontağı ile birlikte taklit yeteneği birleşince, çocuk annesinin ağız hareketlerini taklit etmeye başlar. Böylece 6-8. aylarda 'ba ba' 'de de' 'ma ma' gibi ilk heceler ortaya çıkar.

Bir yaş civarında çocuk isteklerini işaret parmağı ile göstererek anlatmaya başlar. Bir şeyi işaret parmağı ile işaret ederek istemek beyinde lisan alanının gelişmekte olduğunun ilk işaretidir. Parmak ile işaret etmek ; el ile göstererek istemek ya da anneyi elinden tutup istenen objenin yanına götürmek ile aynı şey değildir. Parmakla işarette bire bir eşleme vardır. Tıpkı objelerin kelimeler ile bire bir eşlenmesi gibi, bu durum beynin çok özel bir yeteneğidir.

Öte yandan, bir objeyi el ile işaret ederek istemede beyindeki tek bir istek, tek bir sembol ile eşleştirilememekte, obje bir öbek ile simgeleştirilmektedir. Ya da istenilen bir objenin bir başkasının elini kullanarak gösterilmesi 'ben' dilinin gelişemediğini ve isteklerin bir başkası üzerinden 'sen dili' ile anlatıldığının işaretidir.

Çocuğun istediği objeyi istemek için ses ya da işaret dilini kullanmak yerine kendisinin gidip alması daha da ciddi bir sorundur. Çocuk istediğini ne ses, ne de vücut diline aktaramamakta çareyi gidip onu almakta bulmaktadır.

Maalesef, aileler kendini ifade edemeyen çocuğun gidip onu yerinden alabilmesinden çocuğun zeki olduğu yorumunu yaparak, bu çok önemli belirtiyi gözden kaçırmış olurlar.
"Oğlum bir şey istediğinde o şeye doğru elini uzatıyor."
"Oğlum bir şey istediğinde benim elimi tutup o şeyi istediğini anlatıyor. "
"Oğlum bir şey istediğinde o şey yüksek bir yerde ise bile sandalyeyi oraya çekip onu oradan alıyor," diyen annelerin hepsi çocuklarının lisan gelişmesi ile ilgili bir sorunun varlığına işaret etmektedirler.
Lisan gelişmesinde lisanı anlayabilmek, her zaman lisanı konuşabilmekten önce başlar. Bir yaşındaki çocuk, adına dönüp bakarak yanıt vermelidir.
"Oğlum adına döner bakardı son günlerde ona sesleniyorum. Beş keresinde dönüp bakıyor ise, üç keresinde bakmıyor,diyorsanız; "Çocuk o sırada bir şey ile meşguldü, o nedenle bakmamıştır,' rahatlığında olmadan önce; bu konunun ciddiyetini anlamalısınız.
"Adına dönüp bakmıyor ama, televizyonda bir reklam çıktığında onun sesini tanıyıp öteki odadan geliyor. Çok şükür sağır değil. Demek ki ben vesvese yapıyorum," demeden önce de dikkatli olmalısınız.

Beynin yüz şekillerini tanıması ile, yüz dışındaki şekilleri tanımasının farklı olduğu gibi; insan sesini tanıması ile hayvan ya da obje seslerini tanıması da farklıdır. Yani, bir çocuğun ; havlayan köpeğe, ya da televizyondan gelen sese dönüp bakabiliyor olması; onun insan sesine de aynı şekilde duyar olacağı anlamına gelmez. Bu olsa olsa sadece çocuğun sağır olmadığını gösterir, ancak çocuğun duyduğu sesi beyninde doğru yorumlayıp anlayabildiğini göstermez.

"Ben sesleniyorum bana dönüp bakmıyor ama televizyonun karşısından kalkmıyor."
"Televizyon hep açık olsun istiyor, ama hiç karşısına oturup bakmıyor."
"Çocuğumun reklam çıngıllarına ilgisini tarif edemem."
"Çocuğum ses çıkaran objeler ile oynamayı çok seviyor. Mutfakta sürekli tencere kapakları ile ses çıkararak oynuyor,"diyorsanız bir an önce bir bilene danışmalısınız.
Bir buçuk yaş civarında, çocuk iki kelimeli cümleler oluşturabilmelidir. "Çocuğum 10 yaşında olmasına rağmen isteklerini tek tek kelimeler ile çat pat anlatabilmesine rağmen hiçbir zaman iki kelimeyi yan yana koyamadı."diyerek çocuğunun konuşmaya başladığını ve bir gün mutlaka yaşıtları gibi konuşmasını yıllarca beklemiş anneler vardır. Kısacası tek kelime söylemek ile iki kelimeyi yanyana koyabilmek farklı yeteneklerdir. Birinin ortaya çıkmış olması diğerinin de mutlaka ortaya çıkacağı anlamına gelmez.

Çocuğun ilk kelimeleri yarım yamalak ve şekli bozuk olarak ortaya çıkabilirler. Bu belli bir dönem için olağandır. Uzun süre davam etmesi halinde bu durum da araştırılmalıdır.
"Çocuğum çok yüksek sesle konuşuyor."

"Çocuğum çok kısık sesle adeta fısıldar gibi konuşuyor." diyorsanız bir sorun olup olmadığı konusunda mutlaka bir uzmana danışın.

Sosyalleşme adımlarından bir diğeri hayal kurabilme yeteneğidir. Hayal kurmaya başlayan çocuk oyuncakları ile amacına uygun oynamaya başlar: "evcilik oynar, kamyonculuk oynar"
"Çocuğum arabalarını sürekli bir ileri bir geri sürüyor."
"Çocuğumun oyuncaklara hiç ilgisi yok." diyorsanız bunun sebebini araştırın.
Sosyalleşmede bir sonraki adım sırasını bekleyebilmektir. "Şimdi sıra bende, şimdi sende " diyebilmek de bir yetenektir.
"Çocuğum istediği bir şey olmadığında başını yerlere vuruyor. "
"Çocuğum yaşıtlarına yaklaşmıyor." diyorsanız yine ve mutlaka bir uzmana danışmalısınız.