ÇALIŞAN ANNELERE ÖNERİLER

ÇALIŞAN ANNELERE ÖNERİLER


Hayat şartlarını farklılaşması, kadının toplum içindeki rolünün ve fonksiyonun değişmesi ile birlikte artık kadınlar iş hayatında daha çok yer almaya başladılar.
Bu durum üretimi olumlu etkileyen, iş gücünü ve niteliğini arttıran bir durum olsa da, çalışan kadınların aynı zamanda anne olmaları onlar açısından farklı sıkıntılar da getirmektedir.
Her geçen gün literatüre yeni kavramlar eklenirken son dönemde eklenen bir kavram da "Çalışan Anne Sendromu" dur.


Doğumdan önce çalışma hayatı olan anne adayı, doğumla birlikte çalışma hayatına kısa süreliğine arar verir. Tekrar çalışma hayatına başlamak aslında onun için lohusalık depresyonundan, alışık olmadığı ev işi yoğunluğundan bir kaçış olsa da çocuğunu bırakıp işe gidecek olmak onun için bir vicdan muhasebesi haline gelir.

 


Daha önce hiç çalışma hayatı olmamış kadın da doğumdan sonra maddi sorunlar ya da ailevi problemler nedeniyle çalışmaya başlamak zorunda kalınca, o da aynı vicdani durumu yaşar.
Aslında düşünüldüğü gibi annenin çalışması çocuğun psikolojisini olumsuz etkilemez. Önemli olan anne ile çocuğun sürekli birlikte olması değil, birlikte olduğu sürelerde kaliteli zaman geçirmesi ve etkili iletişim kurmasıdır.


Annelerin hem çalışma hayatını hem çocuklarını aynı anda sağlıklı şekilde yürütmeleri mümkündür. Bunun için yapılması gereken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar vardır.
Bir annenin çalışıyor olması demek, çocuğunu terk etmesi demek değildir. Bu düşünce ile olaya bakarsanız hayat hem sizin hem de çocuğunuz için daha zor olur.


En önemli an, sabah işe gitmek için çocuğunuzdan ayrıldığınız andır. Bu anı bir seremoniye çevirmek her ikiniz için de zarar verici olacaktır.
Çocuğunuza görünmeden habersizce kaçıp gitmek çocuğunuzun güven duygusunu sarsacağı için uygun olmayan bir yöntemdir.


İşe giderken çocuğunuza "Gitmek zorundayım, mecbur olmasam gitmezdim, gidemezsem sana mama alamam" gibi cümleler kurmayın. Bu cümleler sadece onun aklını karıştırır.
Annesi işe giden çocuk aslında şu sorunun cevabını arar. "Annem yokken bana kim bakacak, benim ihtiyaçlarımı kim karşılayacak ve annem geri gelecek mi"
Bu soruların cevaplarını vermeniz ve çocuğunuzun güvensizlik yaşamasını engellemeniz yeterlidir.


"Ben şimdi işe gidiyorum, ben yokken sana anneannen/babaannen/bakıcın bakacak. Yemeğini yedirecekler. Ben de işimi bitirince geleceğim" şeklindeki açıklama yeterlidir.
Çocuğunuz kaç aylık olursa olsun bu açıklama onu rahatlatır.


Çocuğunuza sarılın onu öpün ama sıkı sarılma, tam çıkarken geri dönüp tekrar sarılma, ellerini ayaklarını öpme gibi abartılı davranışlar çocuğunuzun kaygılanmasına neden olur. Bu davranışları gören çocuk, "Galiba annem tekrar gelmeyecek" kaygısı ile ağlamaya başlar ve zamanla çocukta ayrılık kaygısı gelişebilir.


Akşam eve gelirken her gün çocuğunuza sürpriz almayın. Bu davranış çocuğunuzun doyumsuz, bir şeyden memnun olmayan bir kişi olmasına neden olur. Bir ya da birkaç gün sürpriz almadan geldiğinizde ağlamam krizleri, öfke nöbetleri geçirir.


Haftada bir, iki kez elinizde bir şeyler ile gelebilirsiniz.


İşten geldikten sonra tüm akşamı çocuğunuz ile geçirmek zorunda değilsiniz. Onunla ne kadar çok zaman geçirdiğiniz değil, geçirdiğiniz zamanı ne kadar kaliteli verimli geçirdiğiniz önemlidir.


Tüm gün çalışıyorum çocuğumu az görüyorum diyerek, onun her istediğini yapmayın.


Sizin bu davranışınızı fark eden çocuğunuz isteklerini yaptırmak adına ağlama krizlerine irecek, kafasını yerlere vuracak hatta kendini bilerek kusturacaktır.


Çocuklar kısa sürede annelerinin çalışmasına alışırlar. Yeter ki siz de buna alışın ve vicdan azabı içine girmeyin.